![]() |
>> Ana Sayfa >> Makaleler >> Katarakt >> Excimer Laser >> Çocuk Göz >> Kontakt Lens >> Basında Biz >> Yanlış Bilinenler |
DİYABET VE GÖZ Diyabette göz sorunları nelerdir?
Diyabette göz sorunları gelip geçici görme bozukluklarından, çift görmeye, kalıcı görme kaybına kadar geniş bir yelpazede yer alır.Gelip
geçici görme bozuklukları kan şekerindeki dalgalanmalara bağlıdır.
Gözün kırıcılığındaki bu değişiklikleri kişi gözlük numarasındaki
değişiklikler olarak yaşar. Kan şekeri oldukça düzensiz giden bir
hastada yoluna girdiğinde veya tam tersine düzenli giden bir hastada
kan şeker ayarında ciddi bozulmalar olduğunda görülebilir. Hasta ya
panik halindedir. Artık uzağı yakın gözlüğümle görebiliyorum, gözlüğüm
yetmiyor gibi şikayetlerle gelir. Ya da mutludur, gözlüksüz görmeye
başladım diye anlatır ve kişiye kan şekeri düzensiz gitmeye başladıysa
bunun hiçte iyi bir haber olmadığını anlatmakta zorlanırız. Her iki
halde de kan şekeri yoluna girip bir süre böyle seyrettikten sonra yeni
gözlük reçetesi vermeyi her zaman tercih ederiz.
Diyabetlilerde
katarakta da daha sık ve daha erken yaşlarda rastlıyoruz. Ancak
hastanın görmesini etkileyecek başkaca bir göz sorunu yoksa son derece
başarıyla gerçekleştirilen katarakt ameliyatı sonrasında hasta iyi bir
görmeye sahip olmaktadır. Diyabetli
hastada en sık karşılaşılan göz sorunu tıp dilindeki adıyla “diyabetik
retinopati”dir. Diyabetik retinopati günümüzde gelişmiş ülkelerde dahi
20-65 yaş grubunda önde gelen körlük nedenlerindendir. Diyabetik retinopati nedir? Diyabete bağlı olarak göz duvarının en içteki tabakası olan ve de görme hücrelerinin yeraldığı ağ tabakanın “retina” hasarıdır. Diyabetik
retinopatiyi tek başına bir göz hastalığı olarak düşünürsek hata
yaparız. Diyabetik retinopati vücutta kanlanması olan hemen tüm
organları etkileyen diyabetin gözdeki bulgusudur. Ağ tabakada küçük
damarlardaki tıkanıklıklar ve damar duvarı geçirgenliğinin artması
sonucu beslenme bozukluğu gelişir. Bu beslenme bozukluğunun ağırlığına
ve yaygınlığına bağlı olarak hastanın görmesi de etkilenir. Diyabetik
retinopatide ağ tabakadaki kanamalar, sızıntılar ve diğer değişiklikler
tek tek değil bir bütün olarak değerlendirilir ve evre ile ifade
edilir. Diyabetik retinopati başlıca iki evreye ayrılır. Daha erken
evre olan nonproliferatif diyabetik retinopati (NPDR) ve de daha ileri
evre olan proliferatif diyabetik retinopati (PDR). Bunlar da kendi
içlerinde sınıflandırılmaktadır.
Her
iki evrede de ortaya çıkabilen sarı noktadaki (maküla) değişikliklere
diyabetik makülopati adı verilir. Diyabetik makülopatide kendi içinde
ağırlığına göre sınıflandırılır. Burada damarlardan sızıntı sonucu
gelişen klinik olarak belirgin maküla ödemi henüz nonproliferatif
diyabetik retinopati evresinde dahi görme bozukluğuna yol açar. Diyabetik
retinopati en erken evrelerde hiçbir şikayete yolaçmaz. Hatta ileri
evrelere kadar hastanın görme şikayeti olmayabilir veya görme kaybı
yavaş yavaş ilerlediğinden kişi günlük yaşamını etkileyecek derecede
görme bozukluğu gelişene kadar farkına varmayabilir. Hastaların
doktora başvuru şikayetleri genellikle görme bulanıklığı, ani görme
kaybı, gözünün önünde uçuşmalardır. Bir şeyi çok net vurgulamamız
lazım, görmeyi etkileyecek derecede diyabetik retinopati bugünden
yarına gelişmez. Düzenli göz dibi takibi yaptırmayan hastalar doktora
gözlerim çok iyiydi birdenbire görmem azaldı diye gelebiliyorlar.
Halbuki o görme kaybı gelişmeden yıllar öncesinden göz muayeneleri
yapılsa kendilerine gözdibinde diyabetik retinopati geliştiği
söylenecektir. Zaten diyabetlilerde göz muayenesinin amacı hastanın
şikayetleri ortaya çıkmadan diyabetik retinopatinin saptanması ve
görmeyi tehdit edecek hale geldiğinde müdahale edilerek görme kaybının
engellenmesidir. Fakat burada en az düzenli aralıklarla göz muayenesi
kadar önemli olan hastada kan şekerinin düzenli gitmesi, kan basıncının
normal sınırlarda seyretmesidir. Çünkü ağ tabakadaki damarlar vücuttaki
damar sisteminin bir parçasıdırlar, dolayısıyla diyabetli bir kişide
gözdeki bu bozukluğu tek başına bir göz hastalığı olarak düşünemeyiz. Kimler diyabetik retinopati açısından risk altındadır? Diyabetik retinopati ister tip 1 ister tip 2 diyabetli olsun her diyabetli de ortaya çıkabilir.
Diyabetik süresi uzadıkça diyabetik retinopati görülme riski de artar.
Diyabet süresi 15 yıl üzerinde olanların yaklaşık %75’inde, yani 4
hastadan 3’ünde diyabetik retinopati saptanır. Diyabetik
retinopati açısından diyabet süresinin yanı sıra glisemik kontrol,
hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği, böbrek bozukluğunun
(diyabetik nefropati) varlığı, gebelik diğer risk faktörlerindendir. Diyabetik retinopati önlenebilir mi? Diyabetik
retinopatinin gelişiminin veya varlığında ilerlemesinin önlenmesi için
uzun yıllardır araştırmalar sürdürülmektedir. Umut verici çalışmalar
olsa da henüz bu amaçla kullanılabilecek kesin önleyici bir ilaç
tedavisi yoktur. Ancak diyabetik retinopatiye bağlı görme kaybını erken
tanı, düzenli takip ve de kan şekeri kontrolünün sağlanması ile önlemek
mümkündür. Kan şekeri kontrolünün hem tip 1 diyabetli hem de tip 2
diyabetlilerde diyabetik retinopatinin gelişiminin geciktirilmesi ve
erken evrelerde ilerlemesinin yavaşlatılmasında etkili olduğu
uluslararası, çok merkezli büyük çaptaki çalışmalarla tartışmasız bir
şekilde gösterilmiştir. Diyabetli hastalarda göz muayenesi ne zaman ve hangi sıklıkta yapılmalıdır? Diyabetik
retinopati diyabetin uzun dönem organ hasarlarındandır. Gözdibinde ilk
lezyonlar diyabet başlangıcından yaklaşık 5 yıl sonra görülmeye başlar.
Ancak tip 2 diyabet sinsi başlangıçlı olduğundan hastada diyabet
başlangıcı tanı konmasından yıllar öncesidir. Bu nedenle tip 2
diyabetli hastalarda tanı konduğunda ilk göz muayenesinin yapılması
gerekmektedir. Çeşitli çalışmalarda değişse de, yeni tanı konan tip 2
diyabetli hastaların %20’sinde diyabetik retinopati saptanabilmektedir.
Tip
1 diyabet ise özellikle çocukluk çağında gürültülü başlar, dolayısıyla
sıklıkla diyabet tanısı da hastalık yeni başladığında konulmaktadır. Bu
nedenle tip 1 diyabetlilerde ilk göz muayenesinin zamanlaması ile
ilgili olarak farklı görüşler vardır. Genel olarak, 10 yaşın
üstündekilerde tanı konduğundan itibaren ilk 5 yıl içerisinde ilk göz
muayenesinin yapılması önerilmektedir. Hastanın
hiçbir şikayeti yoksa da yılda bir kez gözdibi muayenesi
tekrarlanmalıdır. Diyabetik retinopati saptananlarda ya da gebelik gibi
özel durumlarda takip aralığı daha kısadır. Gözdibi
muayenesinde ışık kaynağı ve özel lenslerle küre şeklindeki gözün iç
duvarı, yani ağ tabaka incelenir. Gözbebeği ışıkta ufaldığından
hastanın gözüne gözbebeğini genişletici bir damla damlatılarak
gözdibinde daha geniş bir alanın incelenmesi sağlanır. Gerektiğinde ek
testler uygulanır. Diyabetik retinopatinin tedavisi nasıl yapılır? Diyabetik
retinopatide ortaya çıkmış damar bozukluklarını iyileştirmeye yönelik
ilaç tedavisi henüz mümkün değildir. Ancak gözdibinde ağ tabakasının
keskin görmemizi sağlayan maküla-sarı nokta bölgesinde görmeyi tehdit
edecek derecede sıvı birikiminde damarlardan sızıntıyı ve buradaki
sıvıyı azaltmak veya ağ tabakada anormal damarlar geliştiğinde bu
damarların gerilemesini sağlamak amacıyla laser tedavisi yapılmaktadır.
Proliferatif
diyabetik retinopatinin daha geç evrelerinde göz boşluğuna kanama
olupta geri çekilmediğinde veya bağ dokusu gelişip ağ tabaka üzerinde
çekintiler yapması gibi durumlarda ise bunları temizlemek için
vitrektomi ameliyatı uygulanmaktadır. Ayrıca
son yıllarda göziçine enjekte edilebilen anormal damarların gelişimini
ve sızıntıları baskılayıcı ilaçlarla ile ilgili çalışmalar
sürdürülmektedir. |
© Tüm Hakkı Saklıdır. sanalkod.net 2010